-
1 hart
hart <härter, am härtesten> [hart]I adj1) ( nicht weich) sert, katı;\harte Drogen sert [o kuvvetli] uyuşturucular;2) ( Währung) sağlamein \harter Winter sert bir kış4) ( widerstandsfähig) dayanıklı, metanetli;\hart im Nehmen sein metanetli olmakdas war ein \harter Schlag für ihn bu onun için ağır bir darbe oldu6) (\hartherzig) katı (yürekli);ein \hartes Herz haben katı yürekli olmak, yüreği katı olmak;jdn \hart anfassen bir kimseye sert davranmak [o muamele etmek]8) ( streng) sert;\hart durchgreifen sert önlemler almak;\hart bleiben ödün vermemek, taviz vermemekdas Haus liegt \hart an der Straße ev yolun hemen yanındadır -
2 Stein
Stein <-(e) s, -e> [ʃtaın] m1) ( allgemein) taş; (Edel\Stein) taş;aus \Stein taştan;ein Herz aus \Stein haben ( fig) taş yürekli olmak;jdm \Steine in den Weg legen ( fig) birinin dalgasını taşlamak, birinin yoluna taş koymak;jdm alle \Steine aus dem Weg räumen birinin yolunu açmak;2) med taş3) ( einer Frucht) çekirdek -
3 courage
-
4 cran
n m1 kertik [ceɾ'tic]2 entaille kertik [ceɾ'tic]3 être à cran fam öfkesi burnunda olmak4 fam yüreklilik5 cheveux dalgalı saç -
5 steinern
-
6 turn yellow
tavsan yürekli olmak -
7 aslan
aslan Löwe m; fig Held m, Recke m;dişi aslan Löwin f;aslan ağzında olmak fast unerreichbar sein;aslan gibi stattlich, imposant; verwegen; kerngesund;aslan payı Löwenanteil m;aslan sütü scherzh Anisschnaps m;aslanım! Bursche!, Junge!; mein Lieber! -
8 golden
1) ( aus Gold) altın;\goldene Hochzeit altın yıl;das \goldene Zeitalter altın çağ;\goldener Käfig ( fig) altın kafes;ein \goldenes Herz haben altın yürekli [o kalpli] olmak;Handwerk hat \goldenen Boden ( prov) kolunda altın bileziği var2) ( goldfarben) altunî -
9 deve
camel. - bağırtan steep and stony road. -nin başı/nalı! colloq. Stuff and nonsense!/ Incredible! -ye Boynun eğri, demişler, Nerem doğru ki? demiş. colloq. You´re talking about one particular error, but actually there´s no part of the thing that´s free of error. -den büyük fil var. proverb There is always someone mightier than you. -yi düze çıkarmak to overcome difficulties, get on the smooth road. - gibi huge and awkward (person). - hamuru gibi indigestible. -yi havuduyla yutmak to take advantage of one´s office and make a killing on the side. -ye hendek atlatmak to urge someone to try something impossible for him. - kini a great and lasting hatred, deep-seated rancor. -de kulak a drop in the bucket. - nalbanda bakar gibi colloq. with a look of blank astonishment. - olmak (for money or food) to disappear. -nin pabucu! colloq. A likely tale! - yapmak /ı/ colloq. to get (something) by cheating. - yürekli cowardly.
См. также в других словарях:
altın yürekli olmak — çok iyi niyetli, merhametli olmak O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
altın yürekli — sf. İyi niyetli, merhametli (kimse) Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller altın yürekli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek — is., ği, anat. 1) Kalp 2) Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül Fazıla Hanım ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. S. F. Abasıyanık 3) Kupa (I) 4) mec. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret Bu iş yürek ister. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
deve — is., hay. b. Geviş getiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir veya iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan hayvan (Camelus) Birleşik Sözler deveboynu deve dikeni deve dişi deve döşlü deveelması devegözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
gaddar — sf., Ar. ġaddār Acıması olmayan, başkalarına haksızlık eden, merhametsiz, katı yürekli, insafsız davranan, kıyıcı Onu sevenler, farkında olmadan acı, insafsız ve gaddar bir sevginin zindanı içinde eziyor, sıkıyor, boğuyorlardı. S. Ayverdi Atasözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü pek — sf. 1) Korkusuz (kimse) 2) Yürekli (kimse) Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gözü pek olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyi — sf. 1) İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum. F. R. Atay 2) Bol, yararlı, kazançlı İyi yağmur yağdı. 3) Çok İyi para kazandı. 4) Uğurlu, hayırlı, iyilik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mangal — is., Ar. manḳal Isınmaya, bir şey pişirmeye yarayan, sac, bakır veya pirinçten, türlü biçimlerde üstü açık ayaklı ocak, korluk Masanın solunda küçük bir sac mangal yaz kış sürekli olarak yanardı. S. Birsel Birleşik Sözler mangal kömürü mangal… … Çağatay Osmanlı Sözlük
merhametsiz — sf. Acıması olmayan, acımasız, katı yürekli, kalpsiz Babam, kararını merhametsiz bir kalple icra etti. Y. K. Beyatlı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller merhametsiz olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
taş — is. 1) Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde Kireç taşı. Oltu taşı. 2) sf. Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş 3) Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için… … Çağatay Osmanlı Sözlük